Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 83

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 83 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

12. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 83

Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Bağbozumu

Çocukluğumuzda eşsiz bağbozumlarım yaşardık. Ekim ayı, kasabamızın en güzel aylarından biriydi. Ne kışın dondurucu soğuğu, ne yazın kavurucu sıcağı vardır. Güneş parlak, gök açıktır. Rüzgârlar serin serin eser. Yağan yağmurlar, sürekli olmazlarsa, bahçeleri, bağları, evleri ve sokakları yıkayan, tertemiz yapan tabii bir banyodur, tabiatın sabah sabah duş alması gibi bir şeydir.
Bu ayda, bağlarda üzümler toplanır; pekmez, pestil, sucuk ve kesme gibi isimleriyle kış tatlıları yapılır, küplere doldurulur. Yaza kadar onlarla idare edilir.

Bağbozumu dolayısıyla diğer bütün kış hazırlıkları da tamamlanır. Büyük kazanlarda kavurmalar pişirilir. Pastırma yapılır. Bulgur, yarma, döğme, nişasta, tarhana, un hazırlanır. Sebzeler kurutulur. İplere dizili biberler haftalarca pencerelerde güneşe karşı konur. Turşu ve reçeller yapılırdı. Kısacası, kasım ayı girince kışa her şey hazır girilirdi.

O vakitler, yıl demek, kış demekti. Öbür mevsimler, geçim bakımından önemsenmezdi. Baharda süt, peynir, yumurta çıkar, çeşit çeşit kır bitkileri toplanır. Yaza doğru dut, kiraz, vişne gözükür. Yazın da kavun, karpuz her türlü yemiş ve sebze her yanı kaplardı. Kavun, karpuz çuvallarla, yüklerle alınırdı. (Taneyle ya da kiloyla alınacağı o gün söylenseydi, bu, o insanlarca kıyamet alameti kabul edilirdi herhalde). Hele üzüm çıktı mı, geçim daha da kolaylaşırdı.

Kışı da kurtaran yazdı o vakitler. Yazdaki o bolluk, o bereket. Yaz, hayatın ta kendisiydi. Kışsa, adeta, ölüm kadar ciddiye alınırdı.
Kışa, sanki uzun bir yolculuğa çıkılacakmışçasına ve çok uzaklara gidilecekmişçesine hazırlanılırdı. Sanki, kış gelince kapılar kapanacak, dışarıyla, dış dünyayla tam ilgi kesilecek ve bir daha, kapılar ancak güneş, yaz güneşi çıkıp ortalık ısınınca açılacakmışçasına telaşla ve en ufak bir ayrıntı unutulmak- sızın -ve her evde de birbirinin tıpkısı- aynı şeyler hazırlanırdı. Bu yüzden, kış da kendine mahsus bir renk kazanırdı. Sıcak sac sobaların kıpkırmızı kesildiği, kilimler, halılar, minderler, yastıklar, sedirler, kalın perdeli kapılarla bambaşka görüntülü kış odalarında, geceleri, petrol lambasının ışığında, tatlıların da ayrıca tatlandırdığı çok farklı bir hayat vardı.
Fakat ben burada, şimdi, ne o, ölüme karşı koymak için bütün bir ömür yapılan ibadetlerin, edinilen din ahlakının törenlerine benzer bir ciddiyet ve sadakatle girişilen güz hazırlıklarını ne de içine girildiği halde içinde -biraz da vaktiyle yapılanların bir ödülü olarak- önceden kestirilemez bir mutluluğun tatlı hayalleri ve sevinçleriyle ruhu dolduran ölüm ötesi çehreli kış gecelerini anlatacağım. Onlar başlı başına konulardır.
Burda, bambaşka bir bağbozumundan bahsedeceğim.
İlkokulun beşinci sınıfına geçtiğim sene güze doğru kasabamıza yakın bir köye gittik. Babam, yan yana olan iki köyde birçok bağ kiralamıştı. “Bağın yüzünü almak” deniyordu buna. Baharda bağın yüzü alınır, sonbaharda artık ne üzüm geldiyse talihine. Yani anlaşma, bağın bir mevsimlik verimini devşirmek için olurdu. Babam ayrıca bir tüccarla ona pekmez gönderilmesi için anlaşmıştı.

(…)
Köylüler, köyde üzümleri topladılar. Bağlardaki taş teknelerde ezdiler, şıra yaptılar. Büyük kazanlarda kaynatıp pekmez yaptılar. Biz de köy evlerinde kaldık. Geceleri ocaklarında büyük büyük kütükler yakıyorlardı; öyle ısınıyorduk. Sabahları dağ havasıyla uyanıyorduk. Buz gibi sular içiyor ve üzümler yiyorduk.
Babam kasabada kalmıştı. Her şeyi köylüler yapıyordu. Pekmezleri tenekelere dolduruyorlar, sonra onları da kiralanmış bir eve depo ediyorlardı. Evin kapısında uydurma bir asma kilit vardı. Ama aslında ev açık gibi bir şeydi. Her şey itimada dayanıyordu. Böylece bal renkli üzüm gün ışığında koyulaşmış pekmeze dönüşüp tenekelere konmuş oldu. İşler bitince eve döndük. Ve biz okula başladık.

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

12. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 83 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!