
Romanda Dil ve Üslup Hakkında Bilgi


Romanda Dil ve Üslup Hakkında Bilgi
Bir edebî eser, takdim edilirken, birbiri içinde kenetlenmiş üç önemli teknik ile donatılmaktadır: îfade, edebî dil ve üslup. Edebî metnin ifadesi, onun edebî diline ait özellikleriyle anlatılabilir ve edebî dil de, metnin üslup özelliklerini gündeme getirir. Günlük dilde kullandığımız ifade kelimesi çok genel anlamlan kapsar. Anlatım, açıklama, tavır, davranış gibi kelimeler, Türkçede ifadenin yerini tutabilir. Evrende her varlığın, her olayın, her eşyanın kısaca her şeyin, beş duyumuza ulaşan veya iç dünyamızda şekillenen bir ifadesi vardır. Bir toz bulutu, portakalın kokusu, soğuk bir rüzgâr, bir bardak su, içimizde parlayan bir fikir, bir duygu, bir önsezi, satırlarda gizlenen esrarlı bir kelime, iç dünyada efsaneleşen belirsiz hâller; gerek dışardan, gerekse içerden gelen her türlü etki… Kâinatta bütün şekiller, görüntüler, eşyalar, hareketler, olaylar, durumlar, sesler, kokular bir ifade içindedir. Bizim için obje, unsur, eleman, faktör, değer, veri diyebileceğimiz her uyarıcının bir ifadesi vardır. Kelimeler, bunları, kendine has bir ifade tekniğiyle muhatabına duyurur. Kelimelerle ifade\ duygu, düşünce ve hayalleri; olayları, eşyayı, tavır ve davranışları, sözlü veya yazılı olarak anlatmaktır. Bu noktada “kelimelerle ifade” ile “edebiyat” tanımlan özdeşleşir; zira edebiyat, kelimelerle ifadenin bir sanat hâlini almasıyla meydana gelir. Edebî ifade ve kelimelerle ifade terimlerinin arasındaki en büyük fark, bu noktada olmalıdır. Kelimelerle ifade, meramı, günlük hayatımızı yaşarken ihtiyaç boyutunda anlatır; edebî ifadede ise, kelimelerle ifadeyi kullanmakla beraber estetik tercih basamağına ulaşma ve edebiyat sanatının kendine mahsus ilkelerine uyma durumu söz konusudur. Kelimelerle ifadeyi kullanmak, günlük hayatımız için vazgeçilmeyecek bir ihtiyaçtır. Konuşurken ve yazarken kullandığımız kelimeler bu ihtiyacı karşılar. Edebî ifade ise, estetik tercihleri kapsar. (Önal, 2008: 24)
Bu bağlamda edebî dilin ifadesinde her harf çağrışımları ile anlamı zenginleştirir. Roman gibi anlatı türlerinde de kullanılması gereken dil, edebî dil olmalıdır çünkü romanın her aşaması kelimelerin doğru inşası ile oluşur. Peyami Safa, edebî dil üzerinde hassasiyetle durmuş ve düşüncelerini şöyle belirtmiştir: “Edebî
dil, tıp dili gibi, hukuk dili gibi, matematik dili gibi hususi bir dildir. Bunları anlamak için her bir ihtisasa ait hususi bir kültüre ihtiyaç vardır. Yazı dili (mesela alelade bir mektubun dili) müşterek dildir ve bir ihtisasın ifadesi değildir.” (Safa, 1970: 78-80) Edebî dilin yanı sıra toplumda aynı anlamda kullanılan üslup, edebî dile göre daha çok şahsilik taşır. Üslup, yazarın kalemine kendiliğinden döküle döküle meydana gelir ve yazarın şahsiliğini barındıran bir kavramdır. Üslup kişiye has bir ifade olması itibariyle tek bir tanımı içermez, söyleniş hususiyeti, ifade, tarz, eda bunların hepsi üslup olabilir.
Eskiler, üslup kelimesine tanım ararken, “üslub-ı beyân, aynıyla insan” sözünü kullanmışlardır. Aynı bakış açısı, başka milletlerin literatüründe de görülmektedir. (Aytaç, 1999: 48) Edebî dil ve üslup anlatı türlerinde birbirini tamamlayan iki kavramdır. Roman kurgusunda ya da metinlerde muhtevanın canlı olmasını sağlamanın dışında okuyucu ile yazar arasında köprü görevi de görür. Romanın sanatsal nitelik taşımasına kaynaklık eden bu nitelikler şüphesiz ki ayrı bir perspektif gerektirir.
Peyami Safa, iyi bir edebî metin (sanat eseri) oluşturabilmek amacıyla:
“İfade edilen fikrin veya ruh hâlinin kendine has değerinin dışında, iyi bir nesrin vasıflarını tâyin etmek lazım gelirse, mümkün olduğu kadar az hatâya düşmek şansı içinde, şu prensipler ileriye sürülebilir: “Tekrarlardan (fazla kelime ve cümlelerden) kaçınmak,
(ne bir kelime eksik, ne bir kelime fazla) sağlam bir ifadenin ana prensibidir; halk tabirlerinden, ata sözlerinden, beylik ifade şekillerinden, basmakalıp üsluptan kaçınmak; basitlikten kaçarken yapmacığa düşmemek; kuvveti, kendi kendine yeten bir düşünceyi veya ruh hâlini imajlarla (teşbih, istiâre vs sanatlarla) desteklemekten kaçınmak; manayı en sade şekline ircâ ederken basitliğe düşmemek; yazının inceliklerini anlaşılır olmasına feda etmemek; basit manayı karışık ve karışık manayı basit şekilde ifade etmekten kaçınmak; manaya en uygun kelimeyi bulmak; kelimelerin sesleriyle manaları arasındaki münasebeti gözden kaçırmamak; fakat, mana inceliklerini ahenge feda etmemek; bir cümle yapısıyla, o cümleyi yüksek sesle okuyanın teneffüs ritmi arasındaki münasebeti gözden kaçırmamak (içimizden okuduğumuz yazılarda da bu münasebetin değeri aynıdır); fakat manaya ait derinlikleri, bu münasebete feda etmemek. “Bu prensiplerden bazıları, onlardan daha üstün değerlere feda
edilebilir. Yazının şahsîliğini ve orijinalliğini vücuda getiren de, her muharririn kendine has bir değer sistemine sahip olmasıdır.” (Safa,
1970: 92-94) şeklinde ifade eder.
Bir edebî metin oluştururken takip ve dikkat edilecek üslup bilgisi, iyi ve etkili yazım kurallarının hepsini kapsayan komplike bir iştir. Başlangıçta güvenilir bir kompozisyon kitabını incelemek mâkul bir yoldur. Ayrıca uygulama yapmak şarttır. (Önal, 2008: 24) Roman teorisinde dil ve üslup konusu, sanat eserlerindeki ifade tekniklerini ve edebî dil dediğimiz anlatma özelliğini aramakla belirginlik kazanır.
Buna göre, bir edebî metnin üslup incelemesini yaparken şunlara dikkat etmek gerekir:
“ 1. İfadenin sınırları Yazarın sanatı, yazarın kişiliği, eserin bütünlüğü—
- İfade vasıtalarının sınırları
Dilbilgisi yapıları (Sesler, biçimler, kelimeler, cümle kuruluşları…)
Kompozisyon usûlleri (Mısra biçimleri, türler, tasvir, anlatım…)
Kendi bütünlüğü içinde düşünce (Konular, dünya görüşleri, felsefî tavırlar…)
- İfadenin yapısı (Dil vasıtasıyla haberleşme, muhatapta oluşan dile bağlı tesirler)
Mefhumlarla ilgili değerler (Açık, mantıklı, doğru bir üslup…)
Ekspresiv değerler (İtici, çocuksu, taşralı bir üslup…)
Empresiv değerler (Zorlayıcı, alaycı, gülünç bir üslup…)
- İfadenin kaynakları
İfadenin psiko-fizyolojisi (Mizaç, cinsiyet, yaşa bağlı, melankoli, endişeli… üslup)
İfadenin sosyolojisi (Sınıf, meslek, sosyal grup … üslubu)
İfadenin fonksiyonu (Edebî, idâri, yasal… üslup)
- İfadenin görünümü
İfadenin biçimi (Sanatlı, eksiltili, istiareli… üslup)
İfadenin özü: Düşünce (Yumuşak, üzgün, eneıjik… üslup)
Konuşan kişi ve durumu (Arkaik, şiirimsi… üslup)” (Guiraud, 1992: 37-39).