Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 421

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 421 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

10. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 421

Metni okuyunuz. Aşağıdaki soruları okuduğunuz metin çerçevesinde cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Araba Sevdası

(…)
Muhteşem Bihruz Bey, eski vezirlerden şimdi hayatta olmayan *** Paşanın oğludur. Vilâyetten vilâyete geçerek on beş yıl kadar sürekli İstanbul’a ayak basmamış olan babasıyla küçük yaşta memleket memleket dolaştığından dolayı, Bihruz Bey bir çocuk için edinilmiş olması gereken en önemli bilgileri on altı yaşına kadar ele getirememişti. Sonunda babasının görevinden ayrıldığı bir ara, İstanbul’a gelişlerinde mahdum beyin bir rüşdiyeye konulması nasılsa düşünüldü! Aradan altı ay geçmeden *** Paşa gene bir vilâyet vâliliğine atanarak İstanbul’dan yeniden ayrılmak zorunda kaldıysa da, artık bu defa Bihruz Bey, öğreniminden geri kalmaması için annesiyle birlikte İstanbul’da bırakıldı. İki yıl sonra paşa; gene azledilerek İstanbul’a geldiği zaman, mahdum beyi karacümleden, imlâdan, kırâatten kendisi sınava çekerek bilgisini yeterli bulmuştu; öğrenimini tamamlayıp da bir diploma alıncaya değin okula devam ettirmeye gerek görmeyerek, çocuğu kendi isteği üzerine Bâbıâli kalemlerinden birine stajyer memur olarak yerleştirmiş ve beyefendi için öğrenimi artık doğallıkla gerekli görünen Fransızca’yla birlikte, ikinci derecede gerekli olduğu kabul edilen Arapça ve Farsça’yı öğrenmek üzere, Bihruz Beye başka başka maaşlı öğretmenler tutulmuştu. Bihruz Bey, ilk hevesle beş altı ay kadar kaleme devam ederek daha Fransızca bir cümle okumaya yetecek bilgiyi elde edemeden ağızdan bellediği epey sözcükler ve tamlamalarla en alafranga genç beylerin tavırlarını, kılıklarını ve davranışlarını taklitte, doğrusu büyük yetenek gösterdi.
Bihruz Bey ana babasının tek çocuğu olduğu için, aslında pek şımarık büyümüştü. Babasının serveti oğlunun her istediği şeyi kolaycacık elde edebilmesine yeterli olduğu gibi, gençlik gereklerinden olan eğilimlerine de hiçbir bakımdan bir engelleme görmediğinden, Bihruz Bey; sonraları kaleme gidip gelmeyi pek seyrekleştirmişti. Kaleme gitmediği günlerse saçlarını kestirmek, terziye giysi ısmarlamak, kunduracıya ölçü vermek gibi hiç eksik olmayan nedenlerle Beyoğlu’nda, ötede beride vakit geçirir, cumaları, pazarları da sabahleyin hocalarıyla yarımşar saat ders çalışmadan sonra evinden çıkar, akşamlara kadar gezinti yerlerinde dolaşırdı. Vilâyetlerde bulunduğu zaman en büyük zevki, sırmalı giysiler içinde, midilli ya da at üzerinde, arkasında çifte çifte uşaklarla sokak sokak gezip dolaşmak olan bu beyin, İstanbul’a geldikten sonra merakı üç şeye yöneldi: Birincisi, araba kullanmak; ikincisi, alafranga beylerin hepsinden daha süslü gezmek; üçüncüsü de berberler, kunduracılar, terziler ve gazinodaki garsonlarla Fransızca konuşmaktı.
(…)
Kağıthane yollarında araba kullanma hevesiyle en şiddetli poyrazın karşısında tiril tiril titreyen Bihruz Bey, yazın da otuz otuz beş derece sıcak günlerde Çamlıca, Haydarpaşa, Fenerbahçesi yollarında gene o hevesle, en kızgın güneşin altında haşım haşım haşlanır, ama bu sıkıntıyı kendisine en büyük zevk sayardı. Bihruz Bey her nereye gitse, her nerede bulunsa, maksadı görünmekle birlikte görmek değil; yalnızca görünmekti.
Sonunda *** Paşa’nın ölmesi üzerine, mahdum bey bir anda yirmi sekiz bin liralık bir mirasa konarak davranışlarında da serbest kalınca, o büyük serveti az zamanda tüketecek bir sefâhate koyuldu.
(…)
Bütün mirasyedilerin düşündüğü gibi Bihruz Bey de servetini yemekle bitmez tükenmez sanırdı. Bundan dolayı ulu orta giriştiği harcamalara nakitten başlandı. Onlar bitince İstanbul tarafındaki en az gelir getiren dükkânlar birer birer satıldı. Bundan sonra Beyoğlu’ndaki önemli mağazalara sıra geldi. Bunlar da elden çıkarıldı. Gelir getiren mülk olarak, Galata’da bir han kalmıştı.
(…)
Recâizâde Mahmut Ekrem, Araba Sevdası

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

10. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 421 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!