Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 509

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 509 Cevapları Meb Yayınları‘na ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Cevapları Sayfa 509

Aşağıdaki metni okuyunuz. Metinden hareketle soruları cevaplayınız. (Metin, aslına sadık kalınarak alınmıştır.)

Gözlerle Duymak Barış Manço

Barış Manço’yu gözünüzün önüne getirmeye çalışın. Zihninizde beliren resimde neler öne çıkıyor? Sizinkini bilemeyeceğim ama benimki şöyle: Uzun ve kara saçları, dudaklarının iki yanından çenesinin altına uzanan bıyıkları, kavrayışlı ve bir o kadar nazik bakışların yerleştiği gözleri ve çeşit çeşit yüzükler taktığı parmaklarıyla karşısındakine hızlı hızlı bir şeyler anlatmaya çalışan bir insan… En çok da keskin hareketleriyle elleri ve parmakları beliriyor gözlerimin önünde. Boşuna değilmiş. Uzun yıllar Barış Manço muhabirliği yaptıktan sonra sanatçı hakkında bir kitap da yazan Hulusi Tuncadan öğrendiğimize göre Barış Manço o meşhur el kol hareketleriyle aslında sağır ve dilsiz alfabesinde şarkı söylermiş. Neymiş? Demek ki yalnızca kulaklarla değil gözlerle de duyulurmuş müzik.

Efendim, sanatçı için duyduklarımızdan bir ritim, bir ahenk oluşturan ve duyularımızı aşan o yerde hepimizi buluşturmaya çalışan kişidir, diyebiliriz. îşte Barış Manço bizi duyuşumuzun kaynağındaki o gürlüğe ve kalb-i selime (temiz kalp) yaklaştıran, hepimizin kendinden bir şeyler bulabildiği eserler ortaya koyan sanatçılardandı. Farklı duyulara olduğu kadar, farklı yaşlara ve milletlere hitap etmeyi de becerebilmişti.

Müsaadenizle, bunca farklılığa ulaşmayı başarabilmiş sanatçının maharetli parmakları ile ismi arasında bir bağ kurarak Barış Manço hakkında birkaç kelam etmek isterim. Barış isminden başlayalım. Barış, Türkçenin en eski kelimelerinden biri. Uzun bir zamana yayılan göçlerle Orta Asya steplerinden îran platolarına gelmiş, oradan da Anadolu’ya ve günümüze taşınmış. (Aslında barışın isim olarak kullanımı yakın zamanlara rastlar ama kelimeyi ortaya çıkaran kökü birçok kelimede görebiliyoruz.) Bahsettiğimiz göçler esnasında yeni yeni coğrafyalarda yeni yeni diller ve seslerle karşılaşılmış. Zamanla bazı sesler değişmiş, bazıları kendine yakın başka seslere dönüşmüş. Mesela bugün ulaşmak, yetişmek, vasıl olmak anlamlarında kullandığımız varmak fiili, barış kelimesinin de kökünü oluşturan barmak şeklinde söylenirmiş. Mutlaka bir yerlerde duymuşsunuzdur “parmak” yerine “barmak” denildiğini. Anadolu’nun birçok ağzında hâlâ böyle söylenir. Yani biz barmak’ı iki şekilde, hem varmak hem de parmak olarak kullanıyoruz. Sevimli bir benzetme yapacak olursak parmaklarımız için elimizin yürüteçleri yani elimizi dışarıya “vardıran” uzuvlardır diyebiliriz. Parmaklar dünyaya varır, onu sever, okşar. Barış Manço da karşısındakilere varabilmek için bir yol bulmuş, şarkılarını sağır ve dilsiz alfabesinde parmaklarıyla okumuş. Kim bilir belki biraz daha görünür olsunlar, dikkat çeksinler diye de parmaklarını farklı farklı yüzüklerle donatarak söylemişti o şarkılarını. Parmaklarıyla “varmıştı”.

“Barış Ağbi” ismiyle müsemmaydı (karakteriyle adı uyumlu). Parmaklarına şarkı söylettiği gibi, 7’den 77’ye herkese ulaşmayı da başarabilmişti. “İnsanın öğrenmesi gereken ilk dil, tatlı dildir.” diyen birine kim sırt dönebilir ki? Manço’nun eserlerinde de bu yumuşaklığı ve kapsayıcılığı görürüz. Bremen Mızı- kacıları’ndan yaptığı uyarlamayla insanlarla hayvanların dostluğunu, yoldaşlığını ve barışını çocuklara hikâye ederdi: “Dün yine seni andım gözlerim doldu/ O tatlı günlerimiz bir anı oldu/ Ayrılık geldi başa katlanmak gerek/ Seni çok çok özledim arkadaşım eşek. Halil İbrahim bereketine kinayeyle yazdığı “Halil İbrahim Sofrası”ndaysa şöyle diyordu: “Sapa, kulpa, kapağa itibar etme dostum/ îçi boş tencerenin bu sofrada yeri yok!” Aç gözlülüğe değil tevazuya çağırır, sofrayı yani dünyayı paylaşmak anlamındaki asıl zenginliğe, yanımızdakilerle barışabilmeye davet ederdi. Diktirdiği ceketle mahallelinin diline düşen Ahmet Bey’in hikâyesinin anlatıldığı “Kul Ahmet” ya da “Ahmet Bey’in Ceketi” isimli eseri ise bana kalırsa Manço’nun sanatının özünü verir: “Kul Ahmet dedi yalan dünya çıkardı ceketini / Örttü garibin üstüne kaldırdı cenazeyi.” Sözü daha fazla uzatmadan bahsettiğimiz eserlerdeki şahıs kadrosuna bir göz atarsak Barış Manço’nun kimlerin sesi olduğunu, kimlere vardığını görebiliriz: Çocuklar, hayvanlar, garipler, alçak gönüllü dostlar… Vefatının sene-i devriyesinde (yıl dönümü) Barış Manço’ya bizlere kattıkları için şükranlarımızı sunuyoruz.

Hüseyin Can, Anadolujet Magazin dergisi

  • Cevap: Bu sayfada herhangi bir soru bulunmamaktadır.

11. Sınıf Meb Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Beceri Temelli Etkinlik Kitabı Sayfa 509 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!