Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Gezegen Yayıncılık

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 197 Cevapları Gezegen Yayıncılık

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Gezegen Yayıncılık Sayfa 197 ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

11. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 197 Cevapları Gezegen Yayıncılık

biyografileri yanlışlarla dolu.” Yanlış, evet Selim. Tarih oldu Selim. Çekmecelerde olmalıydı; iyi hatırlıyorum. Elini sıkıştırdı çekmecenin birini kaparken. Acıyla bir an durdu; parmağına baktı. “Biz seninle yeni bir çığır açacağız bu konuda Turgut.” Tanımadığım bir telâş içindeyim Selim. “Bu oyuna heves duyuyor musun?” Duyuyorum Selim duyuyorum. Allah belâmı versin ki duyuyorum. “Yalnız bir mesele var: hangi üslûbu kullanacağız?” Bilmiyorum Selim; görüyorsun telâş içindeyim. Nermin’in yanında olmam gerekirdi şu anda. Selim, elini yanağına koyup bir süre düşündü. Sonra ayağa kalktı, kitaplığının önüne gidip kitaplara elini dayayarak bir heykel gibi hareketsiz ve boş bakışlarla onları seyretti. “Doluyorsun,” diye bağırdı Turgut. Selim, karşılık vermedi. Ellerini göğsünde gezdirerek hafifçe kımıldadı. Boynunu, omuzlarını tuttu, çenesini sıktı ve sonunda hırsla kafasını kaşıdı. “Tamam,” diye haykırdı Turgut. Gözleri yarı kapalı, kendinden geçmiş bir tavırla konuştu Selim: “Evet, sonunda doldum,” dedi. “Sonunda doldum, Turgutçuğum Özben. Ayak tırnaklarımın ucundan saçlarımın tellerine kadar doluyum artık. Üslûbumuz da belli oldu bu arada. Tarihî Türk, Roma ve Fransız kahramanlarıyla büyük matematikçi ve fizikçilerin hayat hikâyeleri tarzında yazacağız. Heyecanlı sahneler de kovboy filmlerini andıracak. Sen, önce bana, o tatsız ve sıkıcı anlatışınla hayat-ı hakikiyeni nakledersin…” Turgut tamamladı: “Sonra sen de uykusuz geçen kâbuslu bir gecenin sabahında, on bininci fincan kahveni yudumlar ve sokak satıcılarının pencereden sızan seslerini dinlerken, ‘kahramanlar marşı’nın son notalarını kâğıda geçirirsin.” Selim, sabırsızlıkla karşılık verdi: “Oldu, evet, anlaştık. Dolmakalemimize (…) doldurup yazacağız bu satırları. Ve ben, bir avuç toz olduktan sonra bile, senin destanın ağızlarda dolaşacak…” Turgut tamamladı: “Ben ve emrimdeki yüzbin şövalye, ihtirasın yakıcı alevleriyle kavrulurken, sen köşenden bizleri ibretle seyredecek ve: “(…) evlâtlarım, diyeceksin. (…) mutlu olun…” (…) “Kâğıtlar nerede?” diye söylendi Turgut. “Kâğıtlar, zabıtlar… onları buralarda bir yerlere saklamıştım.” “Eski Mukaddes Roma-Aksa- ray İmparatorluğunun kurucularından, kadim Osmanlı müverrihlerine göre Turgut Bey, Avrupalı müsteşriklere göre nâmı diğer Dragut’un hayatını yazacağım bilinen ve bilinmeyen taraflarıyla.” Sabret biraz Selim, eskisi gibi acelecilik etme. Giriş hazırlıklarını tamamla, ben geliyorum.
Bir proje dosyasının içinde, bir kaç kâğıt buldu sonunda. Bu kadar değildi; daha olmalı. Sonra tekrar ararım. Elleri titreyerek, sayfaları masanın üstüne koydu. Canımın Selim; hep oynayabilsey- dik bu oyunları. Biraz olsun dinlenseydin arada. Durmak bilmeyen kafanı rahat bırakıp kuvvet top- lasaydın biraz. Kim dayanabilmiş ki sürekli? En basit insanların bildiği bu gerçeği nasıl göremedin? Bu sayfalarda yaşadığını görüp, öldüğüne nasıl katlanabileceğim? Bu acıya dayanmak için bir yol göster bana. Parmaklarının bütün gücüyle bileğini sıktı. Okumalıyım, bilmeliyim, okumalıyım. İşin içine girmeliyim; kendime acı vermek pahasına. Ellerini yanaklarına bastırdı, okumaya başladı:
“Bundan yirmi beş yıl kadar evveldi. Aksaray’ın Horozuçmaz Mahallesi Lâlegül Sokağı Hane No. 54, Cilt No. 22, Sahife No. 669’da, iki katlı ahşap bir evde, medenî hali bekâr, cinsiyeti erkek, dini İslâm bir çocuk dünyaya geldi. Babası (…) on sekiz yıl dört ay yirmi iki gün sonra emekliye ayrılacak olan Hüsnü Bey, annesi de ev kadını Mürüvvet Hanım’dı. Turgut bir ebe marifetiyle, babası ahşap evin alt katında merak ve endişeyle kıvranır ve beş dakikada bir merdivenleri tırmanırken dünyaya geldi. Daha doğrusu, yazık ki, yedinci kere merdivenleri tırmandıktan sonra aşağı inerken doğdu. Evin içinde mahallenin yaşlı kadınları dolaşıp duruyor ve Hüsnü Bey de orada, varlığı gereksiz bir insan olduğunu düşünerek, kendini nereye koyacağını bilemiyordu. Kaynar sularla dolu taslar üst kata taşınıyor ve (…) Hüsnü Bey, bu taşıma işine yardım edecek gücü bile kendinde bulamıyordu. Hüsnü Bey o zamanlar çok zayıftı. Çocuk iki yaşına geldiği gün

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır. 

11. Sınıf Gezegen Yayıncılık Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 197 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
1
love
1
angry
0
happy
0
clap
0
confused
0
sad
0
unlike

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!