Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Öğün Yayınları

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 16 Cevapları Öğün Yayınları

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Cevapları Öğün Yayınları Sayfa 16 ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

9. Sınıf Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 16 Cevapları Öğün Yayınları

Mekân-insan ilişkisi üzerine bunları düşünen Max Frisch’in kurmaca eserlerini mimarlık açısından incelemek herhalde ilginç sonuçlara varacaktır. Çağdaş Türk edebiyatına gelince: Asıl branşı doğa bilimleri olup eczacılık fakültesinde akademik kariyerinin son basamağı profesörlüğe ulaşmışken emekliliğe ayrılarak öykü ve roman yazarlığında haklı bir üne kavuşan Erendiz Atasü’yü anmak yerinde olur. Onun kurmaca eserlerinde, özellikle romanlarında bu uzmanlık alanının izleri fark edilir. “Dağın Öteki Yüzü” başlıklı romanından bir pasajı örnek olarak gösterebilirim:

Dava dosyalarını, savunmasını nasıl hazırladığına tanık oldum birkaç kez. Beyninin yaydığı elektrikli bir rüzgâr beyazlamış sarışın saçlarını uçuruyordu. Gözleri büyüyor, garip ışıklar saçıyordu. Savaş yöneten bir komutan gibi hazırlıyordu savunmayı, tüm etmenleri hesaba katarak. Sonra… saldırıya geçiyordu. Onu izlemek benim için meslek kitaplarındaki biyokimya formüllerinin, yaşamı oluşturan ve beni büyüleyen o müthiş senfoninin, bütün o can sularının, heyecan bileşenlerinin, gerilim-atılım-sakınım-uyarı ve saldırı moleküllerinin seslerini işitmek, renklerini görmekti. Gövdesiyle yoğunlaşıyordu konuya, gergin kasları sırtlan gibi pusudaydı; muhatabının zayıf noktasını kokluyordu; birazdan sıçrayıp saldıracak, Arslan gibi pençe atacaktı. Paraladıktan ve bir süre için doyduktan sonra, kaplana özgü azametle yürüyüp gidecekti. Daha fazlasına tenezzül etmeden, işte o doygunluk anında sonsuzca merhametliydi. O an bir yüce kahraman, bir bilge gibi büyüyor, sıradan ölümlülerin üstüne yükseliyordu. Belki de annem, böylesi anlar için seviyordu dayımı… Sonra…

Yazarlarının mesleklerinin gereği fen bilimlerinden esintiler aksettiren bu iki örnekten sonra roman ya da öykünün hazırlık aşamasında bilim kitaplarından bilgi toplamak da yine edebiyat ile bilim ilişkisinde değinilmesi gereken bir konu. Özellikle tarih romanları yazımında bu husus çok belirgin. Son zamanların sevilen bir roman çeşidi olan tarih romanlarından meselâ Nedim Gürsel’in “Boğazkesen” ya da tarihe gönderme yapan eserlerinden meselâ Adalet Ağaoğlu’nun “Bir Viyana Yazı”ndan örnek pasajlar vermek gerekir mi bilmiyorum. Öznelliği ağır da bassa, her şeyden önce bir düşünce yazısı olan deneme türüne yatkın yazarların roman dokusuna kattıkları denemesel pasajlar, romanın figürleriyle ve genel olarak içeriğiyle ilişkili olarak düşünsel bir boyut oluşturmaktadır. Buna Alman edebiyatından verilebilecek tipik örnek, Thomas Mann’ın “Büyülü Dağ” romanındaki “zaman” konulu diyalog, aynı yazarın

“Buddenbrooks” romanında küçük Hana’nın tifüsden ölümünde bu hastalığın kişinin ruhsal karakteriyle ilgisine değinen pasajdır. Türk romanına gelince “Deneme Üzerine” başlıklı kitabımda verdiğim tipik örneklerden Attilâ İlhan’ın, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın romanlarını anabilirim. Bu romanlarda ekonomi, estetik, kültür felsefesi gibi alanlar, yazarların kendi bakış açılarıyla söz konusu olabilmektedir. Yazarın kendi bakış açısı, üzerinde önemle durulacak bir husus. Çünkü işte asıl burada o ince çizgi, edebiyatla bilim arasındaki önemli nokta ortaya çıkmaktadır. İster tabiat bilimleri, isterse sosyal bilimler olsun, edebiyatın arka planında kendini hissettirirken hep bilim kitaplarında olduğu gibi değil, yazarın merceğinden geçmiş hâliyle, onun yorumuyla ve edebiyatın gereği somutlaşarak ete kemiğe bürünerek ortaya çıkar. Hatta tarihsel gerçekliği sanatsal gerçekliğe dönüştürürken yaratıcı yazarın özgürlüğünden söz edilir. Alman edebiyatında (…) bu özellik en çok tarih kitabıyla tarih romanının örtüşmesini bekleyen bazı okurların tepkisini çekmektedir.

Goethe’nin ünlü romanı “Gönül Yakınlıkları”, bir kimyasal tepkime formülünün evlilik ve ihanet bağlamında nasıl biçimlenebileceğine Goethe’nin kendi görüşünün ya da görüşlerinin yansıması gibidir. Tabiat bilimlerinin, sosyal çevrenin, kalıtım gerçeğinin hakim olduğu natüralist akım eserlerinde bile edebiyat gerçekliğinin bilimsel gerçekle tıpatıp örtüşmediği gözlenir. Romantizm, postmodernizm gibi duygucu, gerçeküstücü akımlarda hayal gücünün yeniden dizginleri eline alması, gerçeklik kavramının bile değişmesiyle edebiyat-bilim ilişkisi yeni boyutlar kazanır.

Gürsel Aytaç, Edebiyat Üzerine

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.

9. Sınıf Öğün Yayınları Türk Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı Sayfa 16 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
25
unlike
5
sad
5
angry
3
love
1
clap
0
happy
0
confused

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!