Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
Astronomi ve Uzay Bilimleri Meb Yayınları

Astronomi ve Uzay Bilimleri Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 64

Astronomi ve Uzay Bilimleri Ders Kitabı Sayfa 64 Cevapları Meb Yayınları ulaşabilmek ve dersinizi kolayca yapabilmek için aşağıdaki yayınımızı mutlaka inceleyiniz.

Astronomi ve Uzay Bilimleri Ders Kitabı Cevapları Meb Yayınları Sayfa 64

2.7. KARA CİSİM IŞIMASI VE YILDIZLARIN IŞITMASI

Yeryüzünde insanların 100 yıl (bir asır) boyunca yaklaşık olarak 2000 terawatt (21015 watt) enerjiye ihtiyacı olduğu tahmin edilmektedir.

Güneş’in tüm yüzeyinden 1 saniyede tüm doğrultularda salınan enerji miktarı ise 3,81026 watt’tır.

Buna göre Güneş’in 1 saniyede ürettiği enerji, Dünya’daki ihtiyaçla karşılaştırıldığında yaklaşık 200 milyar asır yetecek kadardır.

Çok eski tarihlerden beri bilim insanları ışığı incelemişler, ışığın yapısını ve doğasını anlamaya çalışmışlardır. Prizmadan geçirilen beyaz ışığın renklerine ayrıldığını görmüşler ve uzun süre bu olayı “Prizmalar ışığı renklendirir.” şeklinde yorumlamışlardır. Ancak 1665 yılında yaptığı meşhur deneyi ile Newton gerçeği anlayan ilk bilim insanı olmuştur. Newton beyaz ışığı prizmadan geçirdikten sonra bir ekrana düşürmüştür. Ekranı uygun bir uzaklığa yerleştirdiğinde kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi ve mor şeklinde sıralanan renkli görüntüler elde etmiştir. Büyük dahi ikinci bir prizmayı yeşil ışığın önüne koymuş ve yeşil ışığın prizmadan çıktıktan sonra yine yeşil olarak kaldığını, renklenmediğini görmüştür. Bu sefer ikinci prizmayı ters çevirerek kullanan Newton, renklere ayrılan ışığın bu ters çevrilmiş ikinci prizmadan geçtikten sonra tekrar beyaz ışığa dönüştüğünü görmüştür. Böylece Newton; prizmanın beyaz ışığı renklendirmediğini, içerisinde zaten karışık olarak var olan renklerine ayırdığını anlayan ilk kişi olmuştur. Bu şekilde ışığın bir prizmadan geçirilip renklerine ayrıldıktan sonra bir ekran üzerine düşürülmesi ile elde edilen görüntüye söz konusu ışığın tayfı denmektedir.

Işık ile ilgili çok önemli başka bir deney ise Herschel (Hörşıl) tarafından yapılmıştır. Herschel 1800 yılında bir ışığın tayfındaki renklerin sıcaklıklarını merak etmiş ve ölçmüştür. Bunun için beyaz ışığı prizmadan geçirerek tayfını elde etmiş ve her bir renk bölgesine bir termometre koymuştur. Yaptığı ölçümler sonucunda en büyük sıcaklığı kırmızının yanındaki karanlık bölgede elde etmiştir. Böylece beyaz ışığın tayfının görünen renkli kısımdan ibaret olmadığını, kırmızı bölgenin diğer tarafında devam ettiğini fakat bu bölgedeki ışığın insan gözü ile görülemediği sonucuna varmıştır.

Tayfın bu bölgesine, kırmızının diğer tarafındaki bölgede olduğu için “kızıl ötesi” (infrared) bölge adı verilmektedir. Tayfın görünür bölgesi için kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, mor sıralaması aynı zamanda bir dalga boyu sıralamasıdır. Kırmızı ışık, en uzun dalga boyuna sahip olup mora doğru gidildikçe dalga boyu küçülmektedir. Buna göre kızıl ötesi ışınımı, kırmızı ışıktan da daha uzun dalga boyuna sahiptir.

Kızıl ötesi ışınım bu şekilde bulunduktan sonra mor bölgenin diğer tarafında da bir ışınım olup olmadığını merak eden Johann Ritter (Con Ritır) 1801 yılında deneylerine başladı. Gümüş klorürün mavi ışıkta kırmızı ışığa göre daha hızlı reaksiyona girerek karardığını öğrenen Johann Ritter, beyaz ışığı prizmadan geçirerek renklerine ayırdıktan sonra her renk bölgesine gümüş klörür yerleştirmiştir. Her bir bölgedeki reaksiyon hızlarını (kararma sürelerini) ölçmüştür. Gümüş klorür, gerçekten de mavi bölgede kırmızıya göre daha çabuk kararıyordu. Bu şekilde ölçümlerini tamamlayan Ritter, görünür bölgede en hızlı kararmanın mor bölgede olmasına karşın gümüş klörürün en hızlı mor bölgenin diğer tarafındaki karanlık bölgede (görünür bölgenin dışı) karardığını gözlemlemiştir. Böylece beyaz ışık tayfının mor rengin diğer tarafında da devam ettiği anlaşılmıştır. İnsan gözünün göremediği bu bölgedeki ışığa mor ötesi (ultraviole) ışık ya da mor ötesi ışınım adı verilmiştir. Bütün bu görünen ve görünmeyen ışıkların oluşturduğu dalga boyu aralığına elektromanyetik tayf adı verilir. Görünür bölge bu tayfın yalnızca çok dar bir bölgesidir. İnsan gözünün göremediği çok uzun ve çok kısa dalga boylu ışınımlar vardır.

Beyaz ışığın prizmadan geçirilmesiyle elde edilen tayf örneğine bakılırsa en çok kısa dalga boylu ışık kırılmaya uğrar. Prizmanın ikinci yüzeyinden olan kırılmalara bakılırsa mavi ve mor ışık neredeyse hiç kırılmamıştır. Görünür ışık için insan gözünün en duyarlı olduğu dalga boyu ortalama olarak 550 nm (yeşil – sarı renk) civarındadır. Bunun her iki tarafında duyarlık giderek azalır ve görünür bölge (380-780 nm) dışında sıfır olur. Bir insan gözünün ortalama duyarlık eğrisi 65. sayfada gösterilmiştir.

  • Cevap: Bu sayfada soru bulunmamaktadır.

Astronomi ve Uzay Bilimleri Meb Yayınları Ders Kitabı Sayfa 64 Cevabı ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!