Kitap Cevapları TIKLA
Soru Sor TIKLA
Hikaye

Başlangıç Notası Hikaye

Başlangıç Notası Hikaye” okumak için aşağıdaki yayınımızı inceleyiniz.

Başlangıç Notası Hikaye

Parla, kızıl saçlı, iri yeşil gözlü herkes gibi normal bir çocuktu. O da oyun oynar, arada küçük yaramazlıklar yapardı. Ama onu diğer çocuklardan ayıran bir şey vardı. Parla down sendromluydu. Ne kadar temiz kalpli, arkadaş canlısı olsa da insanlar yargılayıcıydı. O, istese de onunla kimse oynamaz, kimse arkadaş olmazdı.
Parla aslında çok zekiydi. Tanıştığı profesörler, öğretmenler hep bunu söylerdi. İlkokulu evde okumuştu. Bir seferinde normal okula gitmiş ve sınıfta hem onun arkasından konuşan hem de ona kendisini kırabilecek sorular yönelten çocuklarla karşılaşmıştı. Bu yüzden Parla gerçekten çok kırılmış ve o hafta boyu ağlamıştı. Parla okula gitmek istemeyince ailesi ona özel öğretmen tuttu. Artık evde ders çalıştığı için ona ev ödevi gerekmiyordu. Günler böyle akadursun Parla artık ilkokulun sonuna gelmişti. Bu dönemden sonra artık okula gitmek istiyordu. Ailesi onun bu azmine hayır diyemedi ve onu evlerine yakın bir özel okula yazdırdı. O kadar mutluydu ki Parla, şimdiden onunla ilgilenen birçok arkadaşı olacaktı. Ve onu seven pek çok öğretmeni… Günleri zor eden Parla, o çok beklediği okulun ilk gününe, formaları, çantasıyla artık tam takım hazırdı. Okulu o kadar büyük ve görkemliydi ki sınıflar F şubesine kadar uzuyordu. Parla beşinci sınıfın D şubesindeydi. Sınıfına girdiğinde çok etkilendi. Tekli sıralar, kocaman bir akıllı tahta ve çok büyük olan sınıf bir hayli kalabalıktı. Neyse ki en öne oturma şansını kazanmıştı. İlk ders Fen bilimleriydi. Fen bilimleri öğretmenleri onların sınıf öğretmeniydi. Zil çaldı ve herkes sınıflarına girmeye başladı. Parla çok heyecanlıydı. Kalbi güm güm atıyordu.
Her an öğretmenleri kapıdan girebilirdi. Kapı açıldı ve ayağa kalktılar. Öğretmenleri uzun, ince bedeniyle saçı topuzlu bir bayandı. Hem yumuşak hem de disiplinli birini andırıyordu. Öğrencilere günaydın diledikten sonra yerine geçti. Sınıfı süzdü. Böyle yapınca ilkokuldaki öğretmenini hatırladı. O da ilk girişinde sınıfı süzmüştü ve Parla’ya garip göründüğünü ve bir hastalığının olup olmadığını sormuştu ve bu soru üzerine kısa bir cevap vermişti. O yaşadıkları onu çok yaralamıştı ve aynı şeylerin tekrarlanmamasını umuyordu.
Herkes sırayla isimlerini söyledi ve sıra Parla’ya gelmişti. Adını, soyadını, hobilerini söyledi. Öğretmeni onu gerçekten dinlemiş ve ona teşekkür edip yerine oturabileceğini söylemişti. Parla çok sevinmişti. Bir öğretmen onu can kulağıyla dinlemiş ve ona teşekkür etmişti. Diğer derslerde de bu tanışma süreci devam etti ve günün sonunda okul etüdüne kaldı. Sınıftaki samimi olduğu ilk ve tek arkadaşı İpek’te etüde kalıyordu. Onunla yan yana gelmiş ve konuşma vakti bulmuştu. Parla o gün hiç eğlenmediği kadar eğlenmiş ve daha önce duymadığı huzur hissetmişti. Bu duygu, dostluktu. Artık hem gerçek bir okulu hem de gerçek bir dostu olmuştu. Okulu sevdi. Ona düşündükleri gibi davranmamışlardı.
Müzik dersine bayılıyordu. Bugünkü derslerinin konusu piyano eğitimiydi. Öğretmeni Parla’nın bu konudaki yeteneğini önceden ailesinden öğrenmişti. Ona birlikte çalmayı teklif etti. Parla, piyanoyu çalmaya başladığı anda sınıf arkadaşları ona hayran kalmıştı. Çünkü piyanoyu hiç duraksamadan sanki eğitimini almışçasına çalıyordu. Bir ders boyu onu dinlediler. Zil çalınca üzüldüler ama bu Parla için bir son değil bir başlangıçtı.
Artık küçük oyuncak piyano değil, gerçek bir piyano çalıyordu. Aklında, beyninde şarkı notaları, elleriyle, ayaklarıyla şarkının ritmini tutturuyordu. Bir pazar sabahı kendisine bir posta gelmişti. Postada gelecek cumartesi günü Paris’teki en güzel opera salonlarından birisi olan Palais Garnierde piyanistlerin yarışacağı bir yarışmadan söz ediyordu ve Parla’nın da katılması için davette bulunuyorlardı. Parla eline çok büyük bir fırsatın geçtiğini biliyordu.Tüm dünya onu izleyecek ve Türkiye’yi o temsil edecekti. Hemen bu teklifi kabul ettiğinin göstergesi olan mektubu gönderdiler. Çok heyecanlıydı. Artık o daha güçlüydü. Ne kadar insanların gözlerini kendi üstünde hissetse de o yılmadan yola devam edecekti. Yarışma gününe kadar okuldan döndükten hemen sonra çalıştı.
Parla Beethoven’ın Moonlight Sonata adlı eserini çalacaktı. Duygusal bir parçaydı. Bütün yaşadığı acılarını, sevinçlerini, üzüntülerini seyircilerin anlayabileceği şekilde yansıtmalıydı. Uzun bir yolculuktan sonra Paris’teki o büyük, görkemli Palais Garnier opera salonuna girdiler. Allah’ım o ne büyüklüktü! Salon dolmuş hatta taşıyordu. Kura çekimi oldu. Çoğu ülkeden kişiler vardı. Parla 10. sıradaydı ve yarışma başladı. Sahneye çıktı ve piyanonun yanına geçti. Derin bir nefes aldı ve çalmaya başladı. Başladığı anda herkes alkışlamaya başladı ve Parla’yı ayakta dinlediler. Parçası bitince alkışlar koptu.
Uzunca bir konuşmadan sonra karar anı geldi. O da neydi!
İsmi salonda yankılanıyordu. “Kazanan yarışmacımız Parla Deniz” dediklerini duydu. Küçük bir piyano dersi onu başarılara ulaştırabilecek bu yola ışık tutmuştu. Kim bilebilirdi ki… Belki de bu kazanacağı ödüllerin başlangıcıydı.
Parla, o gün hayallerini gerçekleştirmişti ve çok mutluydu. Biliyordu ki inanmak başarmanın yarısı değil tamamıydı.
İnsan başarıya giden yolda karşısına çıkan engellere ve ön yargılara takılıp kalmamalı başarmak için gökyüzündeki yıldız gibi parlamalı.

Başlangıç Notası Hikaye (Çocuklardan Ev Yapımı Öyküler)” ile ilgili aşağıda bulunan emojileri kullanarak duygularınızı belirtebilir aynı zamanda sosyal medyada paylaşarak bizlere katkıda bulunabilirsiniz.

2024 Ders Kitabı Cevapları
🙂 BU İÇERİĞE EMOJİYLE TEPKİ VER, PAYLAŞ!
0
happy
0
clap
0
love
0
confused
0
sad
0
unlike
0
angry

Bir yanıt yazın

**Yorumun incelendikten sonra yayımlanacak!